TOP

KOVİD-19 KRİZİYLE MÜCADELEDE MEDYA

Kovid-19’un neden olduğu küresel sağlık krizi, iletişim yönetimi, sağlık haberciliği ve kriz iletişimi kavramlarının, toplumun hızlı ve doğru bilgiye en çok ihtiyaç duyduğu kriz dönemlerindeki önemini yeniden düşünmemizi sağladı.

Çünkü krizle birlikte ortaya çıkan belirsizlik sürecinde çok daha kritik bir önem kazanan haber medyasının, hastalığın seyri, pandeminin ekonomik, sosyal ve siyasal etkilerini kitlelere aktarmak kadar krizi doğru yönetmek adına da sorumlulukları var. Örneğin toplumu paniğe sürükleyen ve kamu sağlığını tehdit eden içeriklerin oluşturulmaması, krizle birlikte geleceğe ilişkin kaygının oldukça yüksek olduğu bir süreçte çok daha önem kazanıyor. Çünkü medya krize ilişkin haberleri sadece üretmiyor, krizi bizim için tanımlıyor da. Haberde seçilen sözcükler, kullanılan metaforlar, başlıklar ya da görseller algıladığımız gerçekliğin bazı yönlerini daha belirgin hale getirirken, krize ilişkin nasıl düşünmemiz, nasıl davranmamız gerektiğini de belirlemiş oluyor. Medya kuruluşlarının, toplumsal sorumluluk yerine ticari kaygılarla hareket etmesi, haberlerin daha çok izlenmesine/okunmasına yönelik haber üretme pratiklerini de beraberinde getirebiliyor.
Pozitif vakalar ve ölüm oranları gibi sürekli kişileri tehdit edici uyaranlarla oluşturulan haber kurguları, krizi korku, kaygı ve panik gibi olumsuz duygularla çerçeveliyor. Bu algılanış biçimi de kriz dönemlerindeki kaotik süreci besliyor. Sağlığına ilişkin risk hisseden birey, eleştirel düşünemiyor ve medyadan aldığı her bilgiyi gerçek olarak kabul edebiliyor. Tutum ve davranışlarını da almış olduğu enformasyona göre şekillendiriyor. Bu nedenle konusunu sağlığın oluşturduğu her haberin topluma, kamu yayıncılığı ilkesiyle nesnel, gerçeğe uygun ve hassasiyetle aktarılması gerekiyor. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından yayınlanan Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesinde de özellikle sağlık konulu haberlerde “… sansasyondan kaçınılması, insanları umutsuzluğa sürükleyecek ya da sahte umut verecek yayınlar yapılmaması, tıbbi alanda yapılan araştırmaların kesinleşmiş sonuçlar olarak yayınlanmaması ya da ilaç tavisyesinde bulunulmaması” gibi önemli maddelere yer veriliyor.1 Diğer taraftan internetin ve özellikle son yıllarda sosyal medyanın bilgi ekosisteminde yarattığı dönüşüm, enformasyona ulaşımı kolaylaştırırken, dezenformasyon içeren bilgilerin de hızla yayılabildiğini gösteriyor.
Gazeteciler için her zaman önemli olan hız ve zaman baskısı, dijital medyayla birlikte daha çok hissedilirken, özellikle hızlı haberciliğin daha da önem kazandığı kriz dönemlerinde haber içeriklerinin kalitesi için büyük bir tehdit oluşturabiliyor. Tıklanma kaygısı, somut verilere dayalı habercilik pratiğinin yerine duygusal boyutun ve sansasyonel söylemin hakim olduğu içerikler üretilmesine neden olabiliyor. Türkiye’de internet kullanımı, Dünya ortalamasının üzerinde ve kriz döneminde de haber kaynağı olarak öncelikli tercih edilen kitle iletişim aracı yine internet. Çünkü özellikle sosyal medya, krize ilişkin anlık haber takibi için geleneksel medyaya göre çok daha hızlı ve farklı mecralar sunuyor. Araştırmalar, ilk Kovid-19 vakasının Türkiye’de görüldüğü 2020 Mart ayından itibaren internet tüketiminin yüzde 50 oranında arttığını gösteriyor.2 Sosyal izolasyon, evden çalışma ve uzaktan eğitim sürecini de tüketimi artıran diğer unsurlar olarak değerlendirmemiz gerekiyor. Geleneksel medyadan farklı olarak, dijital medya bizi sadece enformasyonu tüketen değil onu üreten olarak da konumlandırıyor. Bireysel yayıncılığın yükselişiyle herkesin “haberci” olduğu bu yeni mecra, geleneksel gazeteciliğin en önemli bileşeni olan doğrulama mekanizmalarının önemini kaybettiği ve sadece haberin başlıklarına ya da görsellerine bakarak bilgi sahibi olduğumuzu düşündüğümüz yeni haber tüketim pratiklerini ortaya çıkarıyor. Editoryal kontrol mekanizmasının olmaması, kriz dönemlerinde interneti yalan haberler ve komplo teorileri gibi, toplumun kaygı düzeyini artırıcı gerçek olmayan bilgilere daha açık hale getiriyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün yanlış bilginin yayılımı için kullandığı infodeminin salgın döneminde tekrar gündeme gelmesi, doğru ve güvenilir bilgi kaynaklarına erişimin sağlık krizi yönetimindeki kritik önemini bir kez daha hatırlatıyor. Sadece dijital medyada değil, geleneksel medyada da, habercilerin topluma hızlı bir şekilde bilgi aktarmak amacıyla güvenilir olmayan haber kaynaklarına yönelmesi, kamu sağlığını tehdit eden yanlış bilgilerin yayılmasına neden olabiliyor. Siyasal polarizasyonun etkisiyle medyadaki haber kaynaklarına yönelik tutumlarımız da, hastalığın seyrine ve önlemlere ilişkin karşıt görüşler ortaya çıkarabiliyor. Aynı durumlara ilişkin zıt görüşler de, kriz dönemlerinin en belirgin özelliği olan belirsizlik duygusunu artırıyor.

Doç. Dr. Asuman Kutlu
İletişim Araştırmacısı

1 https://www.tgc.org.tr/bildirgeler/t%C3%BCrkiye-gazetecilik-hak-ve-sorumluluk-bildirgesi/bildirge.html
2 Haberturk, “İşte Türkiye’nin pandemi ile katlanan internet tüketimi”, 30.03.2021.